2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 208 üniversitemizde öğrencilerimiz bulunmaktadır. Bu öğretim yılında 6.950.142 öğrencinin 6.204.078’i devlet üniversitelerinde, 735.433’ü vakıf üniversitelerinde, 10.631’i vakıf meslek yüksek okullarında öğrenim görüyor. 2020 yılında başlayan pandemi kısıtlamaları nedeniyle online eğitime ağırlık verilmiş ve öğrenciler çoğunlukla ailelerinin yanında uzaktan eğitim almışlardır. Üniversiteler ve öğretim üyeleri bu süre içerisinde online eğitim olanaklarını zorlamış olmakla birlikte bu tip eğitimin öğrencilerin yetişmeleri için verimli olmadığı ortaya çıkmış, özellikle ölçme değerlendirme yapılmasında zorluklar da nitelik ölçümünde sorunlara neden olmuştur. 2021-2022 dönemi ile yavaş yavaş örgün eğitime dönüş başlamasına karşın yaşanan deprem felaketi ve kış şartları depremzedelerin barınma ihtiyacının acil çözüm ihtiyacı ile birleşince öğrencilerin barınmalarının önemli kısmını teşkil eden yurtların geçici konaklamaya tahsisi, eğitimi tekrar online eğitime çevirmiştir. Öğrencilerin yurtları kullanamaması, eğitimin tüm öğrenciler için online eğitime dönüştürülmüş olması özellikle son sınıfta okuyanlar başta olmak üzere, kampüse yakın bölgelerde kiralık öğrenci evlerinde kalan öğrencilerin de evlerini boşaltmalarına neden olmuştur. Öğrencilerin sebep olduğu ekonomik aktiviteden yararlanan kampüs içi ve kampüs çevresi işyerleri de yeterli hasılattan mahrum kalarak kira ve işçilik maliyetlerini karşılayamaz duruma gelmiş, bu durum bir kısmının tamamen kapatmasına, bir kısmının faaliyeti geçici olarak durdurmasına, bir kısmının ise faaliyetlerini kısıtlayarak kampüs içi ve çevresinde kalmakta olan öğrencilerin bir çok mal veya hizmete erişmelerinde de sorunlara neden olmuştur.
2023-2024 öğrenim yılında üniversitelere yaklaşık 1,5 milyon yeni öğrenci yerleşecektir, bunlarla birlikte evini kapatmış öğrenciler de kampüse yeniden dönecektir. Öğrencilerin barınma sorunları da önümüzdeki dönemde önemli bir problem teşkil edcektir. Yurtdışından gelen göçmenler, deprem nedeniyle diğer şehirlere taşınan depremzedeler, ekonomik sorunlar öğrencilerin kiralık evlere erişimini de önemli ölçüde sıkıntılı hale getirecektir. 700 bin olan yurt kapasitesi yurt binalarının yatırım harcaması gerektirdiğinden ek yataklarla 100 bin artırılarak 800 bine çıkarılmıştır. Öğrencilerle birlikte ortaya çıkacak yurt veya konut talebi de yerel bazda kiraları daha da artırabilecektir. Kampüs içi ve çevresi işyerlerinin yeniden açılacak olmaları halinde yapılacak yeniden kiralamalar nedeniyle kira maliyetlerinin yükselmesi, asgari ücrette yapılan artışlar, burada sunulan mal ve hizmetlerin de daha pahalıya satılmasına sebep olabilecektir. Çalışanların yüzde 38’inin asgari ücretle çalışıyor olması dikkate alındığında asgari ücretli çalışan veya yeterli gelire sahip olmayan ailelerin çocuklarının gerek devlet, vakıf veya özel kişiler tarafından sağlanacak başarıya endeksli kısıtlı burs veya kredilere erişebilseler dahi bunların barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılaması pek olası görünmemektedir.
Kampüs içi ve çevresi işyerleri de bir yandan maliyet artışının yanında diğer taraftan öğrencilerinin satın alım gücünün düşmesi nedeniyle maliyetleri karşılayacak gelirleri elde etme riskleri ile de karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu durum bir yandan öğrencilerin zorunlu çalışma ve gelir artırma ihtiyacı ile işyerlerinin maliyetleri düşürme ihtiyacı bir araya geldiğinde öğrencilerin sosyal güvenlik ve çalışma kurallarının dışında istihdam edilme sorununu de beraberinde getirecektir. Çalışma ihtiyacı olan öğrencilerin uzun sürelerle çalışması, derslere yeteri kadar zaman, enerji ve ilgi göstermelerini de zorlaştıracaktır.
Üniversite öğrenimi 18 yaşından sonra ilk defa fiil ehliyetine sahip olan gençlerin ailelerinden uzaklaştığı bir döneme denk gelmektedir. Üniversite dönemi sadece eğitim ile ekonomik bir gelecek kurma yeri değil aynı zamanda gerek yaşam kültürünün oluşması, gerekse de ilk defa karşılaşılan farklılıklarla toleransın geliştirilmesi gereken bir dönemi kapsamaktadır. Öğrencilerin kısıtlı olanakları ile sosyal ihtiyaçlarının da karşılanamama riskinin, öğrencilerin dayanışma için kendilerine benzer diğer öğrencilerle birlikte hareket etmelerine ve doğal bir gruplaşmaya da itme potansiyeli bulunmaktadır. Özellikle kısıtlı ekonomik ve sosyal olanaklara erişmedeki rekabet, grupların diğer gruplarla rekabet etmesine üniversite eğitimi ile beklenen farklılıkların kaynaşması yerine ayrışmasının derinleşmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir.