COVID-19’un Ekonomi Üzerindeki Olası Olumsuz Etkilerinin Bertaraf Edilmesinde STEPARA Kullanımı

ÖNERİ RAPORU

Konu                 : COVID-19 Pandemisi İle Mücadele Kapsamında Uygulanan İzolasyon Önlemelerin Kamu Maliyesi, Mikro Ve Makro Ekonomi Üzerindeki Olası Olumsuz Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Bertaraf Edilmesine Dair Türkiye Koşullarına Uygun Çözüm: STEPARA Önerisi (PCT/TR2019/050895)

Hazırlayan      : Doç. Dr. Memduh ASLAN

Tarih               : 24.03.2020

Covid-19 pandemisinin yayılma hızının düşmesi veya kontrol altına alınabilmesi için önerilen en etkili yöntem insanların birbirleri ile temasını en aza indirmesi ve sosyal izolasyon olarak belirtilmektedir. Sosyal izolasyon veya karantina uygulamaları, etkilerini görmeye başladığımız üzere, öncelikle bireylerin ekonomisini sonra da toplumun ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Bir yandan hastalık nedeniyle daha önce planlanmamış kamu harcamalarında artış oluşurken, diğer yandan kamu harcamalarının temel kaynağı olan vergi gelirlerinin de ekonomik aktiviteye bağlı olarak azalacağı açıktır. Vazgeçilen vergiler, beyanname verme sürelerinin ötelenmesi kısa vadede vergi tahsilatını da olumsuz etkileyeceğinden hazine işlemlerinin yerine getirilmesini de zorlaştıracaktır.

Kamu maliyesini kontrol etmek bakımından, bu olağan dışı dönemde, bütçelenen kamu harcamalarından zorunlu olmayanlarından tasarruf düşünülebilir. Ancak, olumsuz etki sadece iç dinamikler değil dış etkilerle de ortaya çıkacaktır. Tüm ülkeleri etkileyen ve dünyanın en büyük ekonomilerini zora sokan pandemi, önce büyük ekonomileri ardından da bu ekonomilere bağlı diğer ekonomileri yansımalarıyla da olumsuz etkileyecektir. Küresel ölçekte durgunluk beklentileri[1] yüksek sesle ifade edilmeye başlanmıştır. 1929 büyük ekonomik buhranı ardından durgunluğu çözmede benimsenen görüş Keynes’in kamu harcamalarını artırarak ekonomiye hareket verme yaklaşımıdır. Rezerv paraların kaynağı olan ülkelerin kendi sorunlarını çözmek için parasal genişleme tercihlerini fazla düşünmeden hızla kullanılmaları bu yaklaşımın yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye açısından önce durumumuzu özetlemek gerekir. 2020 yılı bütçesinin[2] ekonomik sınıflandırmasında mal ve hizmet alımları toplam bütçenin %6,5’ini teşkil etmektedir. Karşı karşıya kaldığımız tablo bakımından kamu harcamalarından tasarruf olanağı çok yoktur, kaldı ki hastalık ile mücadele kapsamında pahalanan ilaç, sağlık malzeme ve cihaz alımları da artmak durumundadır. 2020 yılı bütçemizin önemli kısmı personel harcamaları ile transfer harcamaları olarak ortaya çıkmaktadır. Kamuda doğrudan istihdam edilen çalışan sayısı 3.9 milyondur. Sosyal sigorta sisteminden emekli aylığı ödenen dosya sayısı ise 12,1 milyondur. Kamudan doğrudan gelir elde eden toplam 16 milyon kişi içerisinde ortalama aktif çalışanlar için 4 emekliler için 2 kişilik aile olduğu değerlendirildiğinde nüfusun neredeyse yarısını teşkil eden yaklaşık 39.8 milyon kişinin Covid-19 nedeniyle doğrudan ek gelir desteğine ihtiyacı olmadığı söylenebilir. Diğer taraftan transfer harcamalarına konu kişiler ve bu transferlerden yararlananları da dikkate aldığımızda bu sayı artacaktır. Buna karşın diğer aktif sigortalı sayısı, başkasının yanında çalışan 16,2 milyon, kendi adına çalışan ise 3.1 milyon olmak üzere toplam 19.3 milyon kişidir. Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine[3] göre 32.3 milyonluk iş gücünün 28 milyonu istihdam edilirken 4.3 milyon da işsizimiz bulunmaktadır. Pandemi nedeniyle ekonomik aktivitelerin kısa süreli askıya alınacağı değerlendirilerek bazı işyerlerinde ücretli bazılarında ise ücretsiz izin uygulamalarına başvurulmuştur. Kısa Süreli çalışma ödeneğinin kullanılabileceği işsizlik fonunun toplam büyüklüğü ise 130 Milyar TL civarındadır ve pandemi etkisini ortadan kaldıracak yoğunlukta kullanıma uygun da değildir.

2020 yılı bütçesi incelendiğinde nüfusun neredeyse yarısının doğrudan kamudan elde ettiği gelir ile hayatını idame ettirmekte olduğu söylenebilir. Bu durum, pandeminin olumsuz etkisini sınırlama bakımından avantajlıdır, zira en azından toplumun yarısında ekonomik açıdan kısa vadeli bir olumsuzluk yaşanmayacağı söylenebilir. Diğer taraftan pandeminin kamu harcamalarının temel kaynağı olan vergi gelirleri üzerinde olumsuz etkisi olacağı ise kaçınılmazdır. Bu durum ise sürecin uzaması halinde kamunun bu harcamaları yapmasını tehlikeye atabilir.

Bütçe tahminleri doğrultusunda 2020 yılında vergi gelirlerinin (red ve iadeler hariç) 784 milyar 602 milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Vergi türleri itibarıyla gelir tahminleri ise;

·        gelir vergisinde 182 milyar 121 milyon TL,

·        kurumlar vergisinde 89 milyar 393 milyon TL,

·        dahilde alınan KDV’de 57 milyar 805 milyon TL,

·        ithalde alınan KDV’de 158 milyar 63 milyon TL,

·        özel tüketim vergisinde 175 milyar 175 milyon TL,

·        motorlu taşıtlar vergisinde 17 milyar 403 milyon TL,

·        banka ve sigorta muameleleri vergisinde 24 milyar 982 milyon TL,

·        harçlarda 29 milyar 550 milyon TL ve

·        damga vergisinde 21 milyar 500 milyon TL’dir.

Pandemi ile mücadele kapsamında ekonomik aktivite de önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. Türkiye’de açıklanan 100 Milyar TL’lik ekonomik paketin[4] önemli kısmının vergi harcaması olduğu dikkate alındığında bütçe vergi gelirlerinin olumsuz etkileneceği hususunda tereddüt yoktur. Gelir, işlem veya harcama vergilerinde matrahlarının aşınacak olması, bütçe tahminleri doğrultusunda tahakkuk etmeyen veya tahakkuk ettiği halde tahsil edilemeyen vergi gelirlerinin yerine, servet odaklı yeni vergiler veya borçlanma ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bilinen yöntemlerle kamu ya iç borçlanma ile ya da dış borçlanma ile sorunu çözmek zorundadır, sorunun kısa süreceği beklentisi, diğer ülkelerin de benzer durumda olması iç borçlanmayı tercih edilir kılacaktır. Fakat borçlanma koşulları bakımından yurtiçinde ve yurtdışındaki gelişmeleri de dikkatle takip etmek gerekmektedir.

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’den başlayan ancak AB, İngiltere ve ABD’yi de etkileyen, bu bölgelerde bile ekonomik aktiviteleri durdurma veya yavaşlatma kararlarının alındığı bir dönemde, sadece Türkiye değil gelişmiş ekonomi hükümetleri de artan kamu harcamaları ile düşecek kamu gelirleri sorununu aynı anda yaşamaktadırlar. Paraları rezerv para mahiyetinde olan ekonomilerde ortaya çıkan faturayı etki alanlarına yaymak bakımından parasal genişleme kararları alınmaktadır. Büyük ekonomilerin kendilerini korumak için aldığı kararların yansımaları, ülkemiz de dahil gelişmekte olan ekonomilerin kendi sorunlarının yanında bu faturayı da yüklenmek zorunda bırakacaktır. ABD’nin önce parasal genişleme ardından sınırsız tahvil alımı kararları[5] karşısında piyasaya miktarı belirsiz dolar vereceği ortaya çıkmaktadır. İngiltere[6] ve AB’de[7] de benzer parasal genişleme kararları bulunmaktadır. Diğer taraftan, küresel ölçekte üretimin yavaşlaması başta petrol[8] olmak üzere emtea fiyatlarında hızlı bir düşüşe neden olmakta ve emtea, değerli maden, hisse, tahvil gibi değerlerin işlem gördüğü borsalarda yatırımı bulunanlar panikle nakde dönmeye çalışırken güçlü ekonomi paralarına yönelmektedirler. Bu tepkinin doğal sonucu olarak bir yandan borsa endekslerinin ve emtea fiyatlarının düşmesi olarak karşımıza çıkmasına, diğer yandan rezerv paraların ise bollaşmasına rağmen değerinin yükselmesine neden olmaktadır. Dünya dış ticaretinin %98’nin yapıldığı rezerv para konumundaki USD, EUR ve GBP’deki emisyon genişlemesi karşısında EUR ve GBP Dolar karşısında önemli değer kayıpları yaşamış olsa da henüz para emisyonunda genişleme olmamasına karşın TRL’nin de değerini etkilemektedir.

Pandeminin ilk dönemlerindeki panik havasının atlatılarak, tüm ülkelerin benzer sorunlar ile karşılaşması nedeniyle ekonomisi güçlü ülkelerin daha cesur adımlar atmaya başladıkları, kısa vadede kendi ekonomilerini düşünürken, diğer ülkelerde sebep olduklarına dikkat etmedikleri açıktır. Pandeminin etkisinin kuzey yarım kürenin yaz aylarına girmesi ile etkisinin azalacağı beklentisinin karşısında sürecin uzama riski kısa vadeli alınacak ekonomik tedbirlerin etkisini ortadan kaldırabileceği gibi daha büyük sorunlara da yol açma riski bulunmaktadır. IMF ve dünya bankasının pandemiden etkilenen ülkeler için açıkladığı 50 milyar dolarlık[9] kaynağı ise hem siyasi koşullar içerme, hem de bu kaynakların yatırım harcaması yerine kısa vadeli cari harcamalarda kullanılacak olması nedeniyle uzun vadede sorun yaratma riskleri taşımaktadırlar.

Ekonominin canlı kalabilmesi bakımından tüketimin ve bu tüketimin gerektirdiği üretimin devam etmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle öncelikle fiili üretimin çalışanların sağlığını olumsuz etkilemeyecek koşulların planlanması gerekmektedir. Evden çalışma koşulları ofis hizmetleri için daha olası olmakla birlikte havaların ısınmasından yararlanarak fiili üretim için de modeller geliştirilmelidir.

İnsanların, ekonomik geleceklerinin belirsiz olduğu, fiyat artışlarının yaşanacak olduğu, temel ihtiyaçlarını gidermede sorun yaşacakları gibi geleceğe yönelik endişeleri doğal olarak harcamalarını kısmalarına neden olacaktır. Pandeminin başında panikle yapılan alışverişlerin sonrasında esas yaşanacak sorun üretimde daralma ile başlayacaktır. Üretimin düşmesi, işsizlik ile geniş kitleleri gelir yoksunluğu riskini artıracaktır.  Bu nedenle üretimin aksamadan devam etmesi, tedarik ve lojistik zincirlerin iyi organize edilmesi gerekmektedir. İç ticaret açısından yabancı paraya ihtiyacımız yoktur. Ancak ithal girdilere bağlı üretim için dövize ihtiyacımız bulunmaktadır.

Vergi gelirlerinin düşeceği, borçlanma olanaklarının kısıtlı olduğu bir dönemde tek çare olarak gelişmiş ekonomilerin “acele” ile başvurdukları “para basmak” görülebilir. Ancak bizim rezerv paralar gibi Türk Lirasında genişleme olanağı pek yoktur. Basılacak paralar piyasada bolluk yaratacağından, fiyat artışlarına sebep olacak, elinde mal bulunanlar lehine adaletsizlik meydana gelecektir. Ayrıca fiyatların daha da yükseleceği beklentisi stokçuluğu da tetikleyerek toplumsal barışı da olumsuz etkileyebilir. Gelir dağılımının bozulması, işsizliğin artması, vadeli satışları da olumsuz etkileyerek peşin satışların artmasına, kişilerin borç bulamamasına neden olma risklerini de ortaya çıkartabilir. Kısa vadeli sorunları çözmeye çalışırken telafisi zor olacak uzun vadeli sorunlarla karşı karşıya kalmamak için dikkatli olmak gerekmektedir.

İdeolojiye göre teorisi ve bulunulan koşullara göre politikası değişen ekonomi biliminin diğer zamanlar için doğru kabul edilenleri ile mevcut ve potansiyel sorunları kolayca çözme imkanı yoktur. Olağanüstü dönemler ezberlerin ve önyargıların bozularak aslında basit çözümlerin de fark edilmesini sağlayabilir.

Vergisiz kamu harcamasını olanaklı kılan bilinen tek çözüm para basılmasıdır. Ancak para basma olanağı sınırsız değildir. Basılacak para fiyat istikrarını bozmadığı sürece kamu için bedava kaynaktır. Para felsefesi üzerindeki polemikleri bir kenara bırakırsak; ulusal para temel olarak bir ülkede üretilen mal veya hizmetin daha önce verilen mal veya hizmet karşılığında basılan ve satın alma gücünü temsil eden kayıt veya kağıdın ilgili devlet tarafından korunacağını ve kollanacağını garanti eden bir sistemdir. Para basma bu nedenle devletin egemenlik göstergesidir. Bu durumda satın alma gücü oluşabilmesi ve bunun paraya dönüştürülebilmesi (basılabilmesi) için mal veya hizmet üretimi gerçekleşmek zorundadır. Mevcut para sisteminde kabaca üretilen mal veya hizmetin parasal ifadesi daha önce piyasaya çıkmış olan paralar ile karşılanmakta, piyasadaki para yetmediğinde ise hükümetler ek para basarak senyoraj geliri elde etmektedirler. Tabiidir ki; bu durum sadece ulusal paranın dolaşımda olduğu sistemlerde mümkündür. Bir ekonomide ulusal paranın yanı sıra yabancı paraların da satın alma gücünden yararlanması halinde, üretim nedeniyle ortaya çıkan para ihtiyacının yabancı para ihraççıları tarafından da kullanılabildiğini görmekteyiz. Nitekim, rezerv paralar da genişlemenin kendi ekonomilerine etkilerinin bu nedenle az olacağını düşünmektedirler.  Uluslararası ticarette, bugün USD’si olan bir kişi dünyanın %88’inden mal veya hizmet satın alabilmektedir. Bir ekonomi içerisinde yabancı paraların ulusal paralar gibi rahat harcanabilmesi, ulusal paranın senyoraj hakkını da tehdit etmektedir. Bu nedenle, rezerv paraların genişlemesinden kaynaklanan olumsuz etkilerden korunmak için 32 sayılı kararda yapılacak değişiklikle yabancı para üzerinden yapılacak her türlü ödeme ve tasarruf sınırlandırılmalıdır.

Diğer taraftan ithalat işlemlerinde kullanabilmek için de yabancı para girişine ihtiyacımız vardır. Yabancı para elde etmenin tek sağlıklı yolu ise ihracattır. Yurtdışından kullanılacak döviz kredilerinin sadece üretim girdilerinde kullanılan malların ithalatı ile sınırlandırılması gerekmektedir.

İhracatın finansmanındaki yanlış yaklaşım bu vesile ile terk edilmelidir. İhracatı teşvik etme amacı ile kullandırılan krediler incelendiğinde genel olarak ihracatçıya odaklandığı, ihraç edilecek malın veya hizmet girdilerini sağlayan tedarikçilerinin ise göz ardı edildiği görülmektedir. Mevcut finansman yaklaşımının ulusal üreticileri değil malın gideceği ülkedeki alıcıları fonlamakta olduğu bilinen bir gerçektir.

Önerdiğimiz yeni sistemde bankaların operasyonlarını biraz artırsa da mevcut teknoloji ile sistem oturduğunda ortaya çıkacak ek personel maliyetinin eser miktarda olduğu da ortaya çıkacaktır. İhracat, bu sistemle kaynak kullanmadan sınırsız bir şekilde finanse edilebilirken, elde edilecek döviz ise ithalat işlemlerinde kullanılmak üzere kamu kontrolünde rezerve edilebilir. Bu sistem ile ulusal ekonomi içerisinde edinmesi ve kullanılması kolay olan rezerv paraların yatırım aracı halinden çıkartılarak TRL’nin spekülatif işlemlere karşı değerinin korunması sağlanacağı gibi, üretim artışından gelecek senyoraj hakkının tamamı da ulusal paramızla kullanılabilir hale gelecektir.

Dış Ticaret İşlemlerinde Öneri Sistemin Kullanımı:

  • İhracatçı, ihraç edeceği mala ilişkin müşteri bilgileri ile üretime ve malın teslim yerine ulaştırılana kadar yapacağı her türlü harcamayı planlar,
  • Banka mal bedelinin Türkiye’ye geleceği günü de dikkate alarak geri ödeme tarihi belirler ve 6493 sayılı Kanunla kendisine verilen yetkiye dayalı olarak ihracatçı ile geri ödeme tarihi muayyen elektronik para ihraç etmek suretiyle anlaşır,
  • Banka geri ödeme tarihinde elektronik paranın nominal bedelinden Türk Lirasına dönüştürüleceğini garanti eder ve geri ödeme tarihi muayyen elektronik parayı ihraç eder,
  • Geri ödeme tarihi muayyen elektronik para faturalarının karşılığında üretim ve sevkiyata katılmış olanların hesabına aktarılır kalan tutar ise ihracatçı karı olarak ihracatçı hesabında bırakılır,
  • Üretici ve ihracatçı, mal bedelinin tahsilatını beklemeye gerek kalmaksızın, sistemde diledikleri kullanabilirler,
  • 6493 sayılı Kanun gereğince elektronik para ödeme aracı olduğundan kullanan kişiyi borçtan da kurtarma özelliğine sahiptir,
  • 6493 sayılı Kanun gereğince e-para karşılıkları her türlü tedbire öncelikli olduğundan banka için kredilere göre daha güvenlidir
  • Muayyen geri ödeme tarihli elektronik para geri ödeme tarihinde kendiliğinden elektronik paraya dönüşür ve kullanıcı dilediğinde nominal bedelde Türk Lirasına dönebilir
  • Malın bedeli döviz olarak geldiğinde bu para ithalat işlemlerinde kullanılmak üzere Merkez Bankası rezevlerine aktarılabilir.
  • Bu yolla banka kaynak kullanmadan ihracat finanse edebildiği gibi ihracatçının da cebinden bir kaynak çıkışı olmadan ihracatı tamamlama olanağına kavuşur.
  • Kaynak kullanımı olmadığından faiz tahakkukuna da gerek yoktur.
  • Mal bedelinin tahsilatı alacak sigortası ile garanti altına alınarak ihracatı destekleyen bankanın riskleri bertaraf edilebilir.
  • Sistem kullanımında yabancı para karşısında Türk Lirasının değeri düştüğünde banka veya ekonomiye bir zarar gelmeyecektir.
  • Diğer taraftan ihracatın bu şekilde finansmanı Türk Lirasının değerinin yabancı para karşısında yükselmesine neden olabilir. Bu durumda Türk Lirasının değerlenme riski merkez bankası tarafından kullanılacak senyoraj hakkı ile para basılarak bertaraf edilebilir.

İç Ticaret İşlemlerinde Öneri Sistemin Kullanımı:

İç ticareti canlandırma amacıyla ile kullandırılan işletme kredileri incelendiğinde genel olarak satıcı/üretici odaklı olduğu malın alıcısının ise gözardı edildiği görülmektedir. Radikal bir öneri gibi gelmiş olsa da bu yaklaşımın da terk edilmesi gerekmektedir, zira bu sistemle de üretici (satıcı) değil yine malın alıcısı fonlanmaktadır. Şöyle ki; Türkiye’de ortalama 90 gün olan vade karşısında; aynı işletme sermayesi ile ancak yılda 4 (dört) kez üretim veya satış yapılabilmektedir. Bu durum aynı zamanda alıcıların, satıcının işletme sermayesini cebinden bir şey çıkarmadan 90 gün boyunca kullanabilmesini sağlamaktadır. Talebin arttığı durumlarda üretim kapasitesi müsait ise beşinci üründen itibaren üretici/satıcı yabancı kaynak kullanmak zorunda kalmaktadır. Bu durum doğal olarak finansman maliyetleri ile birlikte malın fiyatını da artırmaktadır. Ancak aradaki tacir yine cebinden bir şey ödememekte kendi kârını da fiyatın üzerine ekleyerek tüketiciye ulaştırmaktadır. Ülkemizdeki işletmelerin %99,9’u KOBİ olduğu halde Türk Ticaret Kanunundaki 60 günlük vade kısıtlaması piyasada pratikte uygulanamamaktadır. Bankalar işletme kredilerini üreticilere yönelik olarak düzenlemektedirler. Alacağı garanti altına alan, DBS, kredi kartı kullanımı gibi sistemler olsa da bu uygulamalar üreticilere likidite sağlamamakta sadece kredi kullanımında teminat özelliği sağlamaktadır.

TBB Risk merkezi verilerine göre[10] Türkiye’de çek kullanan tacirlerin ortalama %98’i her türlü olumsuz ekonomik koşul altında dahi çeklerini vadesinde ödemektedirler. Bu durumda kendi çekini kullanan alıcıların güvenli alıcı olarak nitelendirmeleri mümkündür. Bankalar, çek yaprağı yerine bu alıcılara alıcıların kendi ticari koşullarına uygun olarak belirledikleri vadeler itibariyle 6493 sayılı kanuna uygun olarak geri ödeme tarihi muayyen elektronik para verebilirler. Satıcılar ise işletme sermayelerinin 90 gün boyunca dönüşünü beklemelerine gerek kalmadan ve gerektiğinde talep için üretim artışlarında kullanmak için bu elektronik paraları sistemde ödeme aracı olarak kullanabilirler. Üretim artışında yabancı kaynak kullanılmayacağından üretim maliyetleri ve fiyatları da artmayacaktır. Sözünü yerine getiren alıcının itibarına dayanılarak bankalar tarafından ihraç edilen elektronik para emisyonu geçici olduğundan ulusal paranın değerini düşürmeyeceği gibi, katma değer oluşmasına katkı sağladığından geri ödeme tarihinde Türk Lirasına olan talebi de artıracaktır. Bu durum da Türk Lirasının değerinin yükselmesi riskini getirdiğinden Merkez Bankası tarafından senyoraj hakkı dahilinde yapılacak parasal genişleme ile bu risk bertaraf edilerek değer istikrarı korunabilecektir.

Yapmış olduğumuz hesaplamalara göre sadece kendi adına çek keşide edenlerin bu sistemi kullanmaları nedeniyle ortaya çıkacak likiditeyle yürütülecek ekonomik aktiviteden oluşacak katma değere bağlı olarak değer istikrarını korumak için basılması gereken para miktarı Türkiye’nin 2020 yılı bütçesinin 2 katından fazladır. Bu sistem ile vergi gelirlerine de ihtiyaç bulunmadığından borçlanma ihtiyacının da olmadığını ifade etmeye gerek yoktur. Öte yandan kamu harcamalarını aşan senyoraj gelir fazlası da evrensel temel gelir[11] uygulamasında kullanılabilir.

Zaman Atlatma ve Dijital Karne Kullanımı

Sistem kullanımı ile oluşacak katma değerin sağlayacağı kamu harcama ihtiyacından artan senyoraj gelir fazlasının oluşması kısa zamanda gerçekleşse de pandeminin en olumsuz etkilerinin yaşandığı bu süreçte, özellikle sokağa çıkma yasağının olumsuz etkileyeceği yevmiyeli çalışanlar ile işsiz kalacaklar için, sistem zaman atlatma olanağı da sunmaktadır. ABD’de uygulanması düşünülen helikopter para tabir edilen “herkese 1000 USD’lik çek verme” uygulaması ülkemiz koşullarında olanaklı değildir. Çalışanlar için işsizlik fonundan karşılanacak kısa çalışma ödeneği de bu ağır yükün altından kalkamayacağı gibi, yasal koşulları esnetilse dahi birçok kişi bu olanaktan da yararlanamayacaktır. Hükümetin çözmesi gereken iki temel sorundan birisi ekonomiyi ayakta tutmak ikincisi ise vatandaşın bu süreçte temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu dönemi suiistimal edenler nedeniyle medikal malzemelerde olduğu gibi ilerleyen dönemlerde temel ihtiyaç malzeme depolarının da kamu kontrolüne alınma zorunluluğu ile karşı karşıya kalabiliriz.

Pandemi’nin etkisinin kısa süreli olması umulsa da bu sürecin daha uzun sürme ihtimali göz ardı edilemez. Bu durumda vatandaşın temel ihtiyaç giderimi için 6 aylık desteğe ihtiyacı olduğu değerlendirilerek hareket edilmelidir. Altı ay içerisinde oluşacak yükün ise takip eden 24 aya yayılarak dağıtılması değerlendirilebilir. Temel ihtiyaç kapsamına elektrik, su, doğalgaz, kira gibi ödemeler de eklenerek bir yandan kira geliri ile geçinenlerin durumu dikkate alınırken, diğer yandan temel alt yapı hizmet sunucuları ve dolayısıyla alt yapı tedarik sisteminin de korunması sağlanabilir.

E-devlet uygulamalarının ülkemizde görece gelişmiş olması, vatandaş kimlik numaralarının, mernis sisteminin varlığı dijital altyapıdan yararlanabilecek kişilerin tespiti ile bunlara sistem üzerinden dijital karne oluşturulmasını kolaylıkla sağlayabilecektir. Her bir vatandaşın ihtiyacı olan temel gereksinimler belirlenerek, münhasıran bu ihtiyaçlarda kullanılmak üzere elektronik para formatında her bir vatandaş için satın alma gücü sağlanır. Satın alma gücüne tanımlanacak ihtiyaç limitleri normal ihtiyacın birazcık üzerinde tanımlanarak ilk ayda bu sınırlar zorlansa da takip eden aylarda biriken ve bozulma riski bulunan malların ihtiyaçtan fazla talep olmayacağı, zira kişinin normal ihtiyacından fazla satın alma gücü her ay itibariyle yeniden tanımlanarak kıtlık psikolojisinin engelleneceği değerlendirilmektedir. Mobil aplikasyonlar da kullanılabilir, halihazırda Türkiye’de de kullanılmaya başlanan karekod uygulaması ile temassız ödeme işlemi de gerçekleştirilmesi mümkündür. Sistem ile temel olarak amaçlanan sadece mali gücü yerinde olmayanların temel ihtiyaçlarını karşılamasını sağlamak değil; aynı zamanda temel ihtiyaçların mali durumu iyi olanlar tarafından ihtiyaç fazlası tüketimini de kontrol altına almaktır. Sistem işleyişi şu şekildedir;

  • Belirlenen aylık satın alma gücü her vatandaşın hesabına tanımlanır. Mali gücü yerinde olanlar dilerlerse kendi hesaplarından dijital karneye sınırlar dahilinde yükleme yapabilirler.
  • Vatandaş ihtiyacı olan malzemeleri belirlenen sınırlar dahilinde satış/tedarik yerlerinden dijital karnesi ile satın alır.
  • Dijital karne ile satış yapanlar kendi hesaplarında biriken elektronik paraları kendi tedariklerinde, personel maaşlarında ve kendi şahsi ihtiyaçlarında kullanabilir.
  • Ay sonunda kullanılmayan dijital karne bakiyesi iptal edilerek tanımlanan satın alma gücünün tasarruf kabiliyeti kaldırılır, yeni ayın ihtiyaçları için yeni elektronik para yüklenir. Kullanılan dijital karne ileride 24 ayda ilgili kişiden tahsil edileceğinden dijital karne bakiyelerinin tamamının ihtiyaç olmadığı sürece kullanılmayacağı değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım kıtlık psikolojisi ile gereksiz satın almaları da engelleyecektir.
  • Vatandaş kira, elektrik, su doğalgaz gibi aylık ödemeleri için de dijital karne talep edebilir. Bu bedeller de 24 aya dağıtılmış olarak vatandaş tarafından sisteme ödenir.
  • Satıcıların, cüzdanlarında biriken elektronik paraları sistemde ödeme aracı olarak kullanmaları mümkündür. Elektronik paranın satın alma gücü Türk Lirasına eşdeğer olduğundan sistemden Türk Lirasına dönme ihtiyacı da yoktur. Ancak Türk Lirası’na dönmek istenirse takip eden 24 aylık sürede parça parça geçmesini beklemek zorundadırlar.
  • Süreç sonunda kişilerin mali durumu dikkate alınarak, mali durumları uygun olmayanların sistem borçları sosyal devlet anlayışı ve o zamanki bütçe olanakları dikkate alınarak kamu tarafından yüklenilerek kamu harcaması haline getirilebilir. Ortaya çıkacak yük bu gün klasik yöntemlerle yapılması talep edilen doğrudan gelir desteğinin maliyetinden daha düşük olacaktır.
  • Kamu tarafından verilecek garanti ile de fonlanabilecek muayyen geri ödeme tarihli elektronik para 6493 sayılı Kanun kapsamında bir ödeme aracıdır ve bu fonun karşılığı her türlü tedbirden önceliklidir.
  • Sistem vatandaşta geçici ve dengeli bir satın alma gücü oluşturduğundan, tüketim ve dağılım dijital olarak kontrol altında olacaktır. Elektronik ortamdan kullanılabileceğinden ülkemizde örnekleri olan kapıda teslimat sistemleri ile entegre edilerek vatandaşın dışarıya çıkma ihtiyacı da azaltılabilir.
  • Vatandaşta oluşturulacak, satın alma gücü ile ticaret canlı kalacağından kobilerin destek ihtiyacı da azalacaktır.

Sistem, mevcut yasal düzenlemeler dikkate alınarak tasarlanmış olduğundan, özel olarak bir mevzuat düzenlemesine gerek bulunmamaktadır. Belirtmiş olduğumuz sistem kullanım yöntemleri kamu, özel sektör, finansal kurumlar tarafından kurulmaya ve işletilmeye müsaittir.

Bahsini etmiş olduğumuz sistem konseptin çalıştığını ispat etmiş olduğumuz PCT/TR2019/050895 sayılı patent dosyasına konu “Vadeli Ticari Alacak Hakkına Dayalı Sertifikalı Ticari Elektronik Para İhraç, Dolaşım Ve Geri Ödeme Yöntemi Ve Sistemi”dir.

Sertifikalı Ticari Elektronik Para :Stepara


[1] AA, S&P’den ‘küresel resesyon’ uyarısı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/spden-kuresel-resesyon-uyarisi/1769481

[2] SBB, 2020 yılı Bütçe gerekçesi, http://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/10/2020_Yili_Butce_Gerekcesi-1.pdf

[3] SBB, Ocak 2019 İstihdam, http://www.sbb.gov.tr/ocak-2019-istihdam/

[4] AA, Hükümet 100 milyar liralık ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ paketini açıkladı, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/hukumet-100-milyar-liralik-ekonomik-istikrar-kalkani-paketini-acikladi/1770907

[5] Bloomberght, Fed sınırsız parasal genişleme işaret etti, https://www.bloomberght.com/fed-sinirsiz-parasal-genisleme-isaret-etti-2250786

[6] Bloomberght, İngiltere MB faiz düşürdü, varlık alımlarını artırdı, https://www.bloomberght.com/ingiltere-mb-faiz-dusurdu-varlik-alimlarini-artirdi-2250472

[7] Hürriyet, ECB’den 750 milyar euroluk corona virüs önlemi, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/ecbden-750-milyar-euroluk-corona-virus-onlemi-41472404

[8] NTV, Barclays, petrol fiyatları tahminini 12 dolar düşürdü, https://www.ntv.com.tr/ekonomi/barclays-petrol-fiyatlari-tahminini-12-dolar-dusurdu,MwbwkCdFzEizrVHHCfEqsw

[9] AA, IMF’den Kovid-19 için 50 milyar dolarlık yardım paketi, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/imfden-kovid-19-icin-50-milyar-dolarlik-yardim-paketi-/1754899

[10] TBB Risk Merkezi, İstatistiki Raporlar https://www.riskmerkezi.org/tr/istatistikler/23

[11] Tr.Euronews, Evrensel Temel Gelir: Yoksulluğun sonu mu yoksa sadece bir rüya mı?, https://tr.euronews.com/2016/06/01/evrensel-temel-gelir-yoksullugun-sonu-mu-yoksa-sadece-bir-ruya-mi